Ayrıcalıklı sistemlere güvenli erişim, sistem yöneticileri veya özel kullanıcıların belirli ayrıcalıklı yetkilere sahip olan sistemlere güvenli bir şekilde erişimini sağlamayı ifade eder. Bu tür erişim, genellikle kritik sistem yapılandırmalarını yönetmek, güvenlik ayarlarını değiştirmek, güncellemeleri uygulamak gibi işlemleri gerçekleştirmek amacıyla gereklidir. Ayrıcalıklı erişim süreçleri, güvenlik ve denetim gereksinimlerini karşılamak üzere dikkatlice planlanmalı ve uygulanmalıdır. İşte ayrıcalıklı sistemlere güvenli erişim sağlamanın bazı önemli yolları:

  1. İki Faktörlü Kimlik Doğrulama (2FA): Ayrıcalıklı erişim sağlayan hesaplar için iki faktörlü kimlik doğrulama kullanmak, yetkisiz erişimi önlemek için etkili bir yöntemdir. Bu, kullanıcıların sadece bir şifre girmekle kalmayıp aynı zamanda bir ikinci kimlik doğrulama adımını da tamamlamalarını gerektirir.
  2. Özel Kullanıcı Hesapları: Ayrıcalıklı erişim sağlamak için özel olarak atanmış kullanıcı hesapları oluşturulmalıdır. Bu hesaplar yalnızca gerekli yetkilere sahip olmalı ve güçlü şifre politikaları uygulanmalıdır.
  3. Azami Ayrıcalık İlkeleri: İhtiyaca uygun olarak, kullanıcıların veya yöneticilerin sadece gerekli ayrıcalıkları almasını sağlayan ilkelere dayalı bir prensip kullanılmalıdır. Bu, aşırı ayrıcalıkların potansiyel risklerini azaltmaya yardımcı olur.
  4. Günlük Kayıtları ve İzleme: Ayrıcalıklı erişimi olan hesapların etkinlikleri günlük kayıtlarda izlenmeli ve denetlenmelidir. Bu, yetkisiz veya kötü niyetli faaliyetleri tespit etmek ve izlemek için önemlidir.
  5. Ayrıcalıklı Erişim Zaman Sınırlamaları: Ayrıcalıklı erişim hesaplarının kullanımına belirli zaman sınırlamaları getirilebilir. Bu, gereksiz erişimleri ve olası kötü niyetli kullanımları sınırlamaya yardımcı olabilir.
  6. Güvenli Erişim Protokolleri: Ayrıcalıklı erişim genellikle güvenli iletişim protokolleri (SSH gibi) kullanılarak gerçekleştirilmelidir. Bu, verilerin şifrelenmesini ve yetkisiz erişimi önlemeyi sağlar.
  7. İzole Ortamlar: Ayrıcalıklı erişime sahip sistemler, gerektiğinde izole edilmiş ağ ortamlarında bulunmalıdır. Bu, dış saldırılardan ve tehditlerden korunmalarını sağlar.
  8. Yetkilendirme ve Kimlik Doğrulama Politikaları: Kuruluşunuzda kullanılan ayrıcalıklı erişim politikaları ve kimlik doğrulama yönergeleri net ve kapsamlı bir şekilde belirlenmelidir.
  9. Otomasyon ve Orkestrasyon: Ayrıcalıklı erişimi otomatikleştirmek ve orkestrasyon araçları kullanmak, işlemleri standartlaştırmayı ve hataları azaltmayı sağlayabilir.
  10. Düzenli Güvenlik İncelemeleri: Ayrıcalıklı erişim politikaları ve işlemleri düzenli olarak gözden geçirilmeli ve gerektiğinde güncellenmelidir.

Ayrıcalıklı sistemlere güvenli erişim sağlamak, güvenlik ve uyumluluk gereksinimlerini karşılamak için çok önemlidir. Bu nedenle, bu erişimi sağlayan yöntemlerin dikkatlice planlanması, uygulanması ve yönetilmesi gerekmektedir.

Hangi Çözüm Ortaklarıyla Çalışıyoruz?

Ağ Erişim Kontrolü (Network Access Control veya NAC), bir ağdaki cihazların ve kullanıcıların güvenliğini sağlamak ve ağa erişimi kontrol etmek için kullanılan bir güvenlik yaklaşımıdır. NAC, kuruluşların ağ güvenliği politikalarını uygulamalarına yardımcı olur ve yetkisiz erişimi sınırlayarak ağdaki potansiyel tehditleri azaltmaya çalışır.

NAC sistemi, ağa bağlanan cihazların ve kullanıcıların kimlik doğrulamasını ve uygunluk denetimlerini gerçekleştirir. Bu sayede, ağa erişmeye çalışan cihazların güvenlik durumları değerlendirilir ve uygun olmayan veya tehlikeli cihazların ağa erişimi engellenir. NAC’in temel amacı, ağa bağlanan cihazların güvenlik politikalarına uygun olup olmadığını belirlemek ve uygun olmayan cihazları izole etmek veya sınırlamaktır.

NAC sistemi genellikle şu bileşenleri içerir:

  1. Kimlik Doğrulama: Kullanıcıların ve cihazların kimlik doğrulaması yapılır. Bu genellikle kullanıcı adı, parola, sertifika veya çok faktörlü kimlik doğrulama gibi yöntemlerle gerçekleştirilir.
  2. Uygunluk Denetimleri: Cihazların güvenlik durumları değerlendirilir. Bu, güncel antivirüs yazılımı, güvenlik yamalarının yüklü olması gibi faktörleri içerebilir.
  3. Erişim Denetimi: Cihazların ve kullanıcıların ağa erişim izinleri belirlenir. Bu izinler, kullanıcı rollerine, cihaz türüne veya ağdaki konumlarına göre değişebilir.
  4. İzleme ve İhlal Tespiti: NAC sistemi, ağda meydana gelen olayları ve etkinlikleri izler. Anormal veya tehdit oluşturan davranışlar tespit edilirse, uygun önlemler alınabilir.

NAC sistemi, kuruluşların ağ güvenliği politikalarını uygulamasına yardımcı olabilir, BYOD (Kendi Cihazını Getir) politikalarını destekler, ağda görünürlüğü artırır ve ağ güvenliği olaylarına hızlı yanıt verilmesini sağlar. Çeşitli NAC çözümleri mevcuttur ve bunlar genellikle ağın büyüklüğüne, karmaşıklığına ve organizasyonun gereksinimlerine göre özelleştirilebilir.

Hangi Çözüm Ortaklarıyla Çalışıyoruz?

Ağ Tehdit Tespit ve Önleme (Intrusion Detection and Prevention System – IDPS), bilgisayar ağlarını potansiyel tehditlere karşı izlemek, tespit etmek ve korumak amacıyla kullanılan bir güvenlik teknolojisidir. Bu sistemler, kötü niyetli aktiviteleri (saldırıları) tespit etmek ve bunlara karşı önlemler almak için tasarlanmıştır. Temel olarak, ağ trafiğini izler, analiz eder ve anormallikleri veya zararlı davranışları tespit ederek güvenlik ekibine veya otomatik olarak tepki verir.

IDPS’nin iki ana türü vardır:

  1. Tespit Odaklı (IDS – Intrusion Detection System): Bu tür sistemler, ağ trafiğini ve sistem aktivitelerini izler, normal davranışı öğrenir ve daha sonra bu normal davranıştan sapmaları tespit eder. IDS’ler, anormal aktiviteleri tespit ettiğinde uyarılar üreterek güvenlik ekibini bilgilendirir. Ancak, tespit odaklı sistemler sadece saldırıları tespit eder ve müdahale etmez.
  2. Önleme Odaklı (IPS – Intrusion Prevention System): Bu tür sistemler, anormal aktiviteleri tespit etmenin ötesine geçer ve tespit edilen saldırılara doğrudan müdahale eder. Bu önlemler, saldırı girişimlerini engellemek veya etkilerini sınırlamak amacıyla gerçekleştirilir. IPS’ler, güvenlik politikalarına uygun olarak zararlı trafikleri engelleyebilir veya saldırıları durdurabilir.

IDPS’nin çalışma prensibi genellikle aşağıdaki adımlardan oluşur:

  1. Trafik İzleme: Ağ trafiği sürekli olarak izlenir. Bu, paketlerin kaynak, hedef, portlar ve protokoller gibi özelliklerini içerir.
  2. Normal Davranış Öğrenme: Sistem, ağın normal işleyişini öğrenir. Bu aşama, ağdaki kullanıcı davranışlarını, trafik yoğunluğunu ve sistem aktivitelerini içerir.
  3. Anormallik Tespiti: Sistem, öğrendiği normal davranışa göre anormallikleri tespit etmeye çalışır. Bu, örneğin anormal trafik yoğunluğu, bilinmeyen portlara yapılan erişim girişimleri gibi durumları içerebilir.
  4. Saldırı Tespiti: Anormallikler arasında potansiyel saldırı davranışlarını tanımlamaya çalışır. Bu, örneğin bilinen saldırı imzalarını (paternlerini) tespit etme veya davranışsal analiz yapma şeklinde olabilir.
  5. Uyarı Üretimi: Tespit edilen anormallikler veya saldırı girişimleri hakkında güvenlik ekiplerine veya sistem yöneticilerine uyarılar üretilir.
  6. Müdahale (Sadece IPS): Önleme odaklı sistemler, tespit edilen saldırılara karşı otomatik veya yarı otomatik önlemler alabilir. Bu, zararlı trafikleri engelleme veya saldırıları durdurma anlamına gelebilir.

IDPS, ağ güvenliğini artırmak ve saldırılara karşı daha hızlı tepki vermek için kritik bir rol oynar. Ancak, yanlış pozitifler (normal davranışları yanlışlıkla anormal olarak işaretlemek) ve yanlış negatifler (gerçek saldırıları tespit etmede başarısızlık) gibi zorlukları da dikkate almak önemlidir. Bu sistemlerin etkinliği, güvenlik ekibinin doğru konfigürasyonu, güncel imza veritabanlarına sahip olmaları ve sürekli izleme ve iyileştirme gerektirmesi gibi faktörlere bağlıdır.

Hangi Çözüm Ortaklarıyla Çalışıyoruz?

Ağ ve uygulama performans izleme, bir organizasyonun ağ altyapısı ve uygulamalarının performansını sürekli olarak izlemeyi, analiz etmeyi ve yönetmeyi içeren bir süreçtir. Bu izleme ve analiz süreci, ağ sorunlarını tespit etmek, uygulama performansını optimize etmek, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve hizmet kesintilerini önlemek amacıyla gerçekleştirilir. İşte ağ ve uygulama performans izleme ile ilgili önemli konular:

  1. Ağ Performans İzleme:
    • Ağ Trafiği İzleme: Ağ trafiğini izlemek için ağ cihazlarından (router, switch, firewall) gelen veri kaynaklarını kullanabilirsiniz. Bu, ağdaki veri akışını anlamak için önemlidir.
    • Ağ Topolojisi Haritası: Ağ topolojisinin anlaşılması ve görselleştirilmesi, ağ sorunlarını hızlıca tespit etmek için yardımcı olabilir.
    • Bandwidth Kullanımı: Ağda meydana gelen bant genişliği kullanımını izlemek, ağ trafiği yönetimine yardımcı olur.
    • Ping ve Traceroute: Ağ cihazlarına ve sunuculara olan erişimi kontrol etmek için ping ve traceroute gibi araçlar kullanılabilir.
  2. Uygulama Performans İzleme:
    • Uygulama İzleme Araçları: Uygulamaların performansını izlemek için özel yazılım ve araçlar kullanabilirsiniz. Bu araçlar, uygulama hızını, yanıt sürelerini ve işlevselliği izler.
    • Kullanıcı Deneyimi İzleme: Kullanıcıların uygulama deneyimlerini izlemek ve geri bildirim almak, uygulama performansını iyileştirmeye yardımcı olabilir.
    • Veri Tabanı Performansı: Uygulamaların altında çalışan veri tabanlarının performansını izlemek, uygulama performansının anahtarıdır.
  3. Olay ve İstisna İzleme:
    • Olay Kayıtları: Ağ ve uygulamalardan kaydedilen olay kayıtları (log) izlenir ve anormal aktiviteleri tespit etmek için analiz edilir.
    • İstisna İzleme: İstisnaları (exception) ve hata mesajlarını izlemek, uygulamalardaki potansiyel sorunları belirlemeye yardımcı olur.
  4. Performans Sorunlarını Tanımlama ve Giderme:
    • Veri Analizi: Toplanan veriler analiz edilir ve performans sorunlarının kaynağı belirlenir.
    • Hata Ayıklama ve Sorun Giderme: Sorunlar tespit edildiğinde, bu sorunların giderilmesi için ilgili ekipler sorumludur.
  5. Performans Optimizasyonu:
    • Ağ ve Altyapı İyileştirmeleri: Ağ cihazları ve altyapıyı optimize etmek, ağ performansını artırabilir.
    • Uygulama İyileştirmeleri: Uygulamalarda yapılan kod iyileştirmeleri ve optimizasyonlar, performansı artırabilir.
    • Yük Dengelemesi: Yük dengeleme teknikleri kullanarak trafik yönlendirmesi, ağ ve uygulama performansını optimize edebilir.
  6. İzleme Aracı ve Yazılımları:
    • SNMP (Simple Network Management Protocol): Ağ cihazlarının ve sunucuların izlenmesi için kullanılır.
    • NetFlow veya sFlow: Ağ trafiğini izlemek için kullanılır.
    • Ağ ve Uygulama İzleme Araçları: Üçüncü taraf veya özel olarak geliştirilmiş izleme araçları kullanılabilir.

Ağ ve uygulama performans izleme, organizasyonların ağ güvenliği, hızı ve güvenilirliği konularında daha fazla görünürlük ve kontrol elde etmelerini sağlar. Bu, hizmet kesintilerini azaltmak, verimliliği artırmak ve kullanıcı deneyimini iyileştirmek için kritik bir öneme sahiptir.

Hangi Çözüm Ortaklarıyla Çalışıyoruz?

DoS (Denial of Service) ve DDoS (Distributed Denial of Service) saldırıları, ağ ve uygulamaları hedef alan zararlı siber saldırılardır. Bu saldırılar, hedef sistemin kaynaklarını aşırı derecede kullanarak hizmet kesintilerine veya ağın çökmesine neden olur. İşte DoS ve DDoS saldırılarına karşı koruma yöntemleri:

DoS ve DDoS Saldırılarını Tanıma:

  1. Trafik Analizi: Trafik analiz araçları, normal trafikle saldırı trafiği arasındaki farkları tanımlamak için kullanılabilir. Anormal trafik desenleri tespit edildiğinde, otomatik olarak uyarılar oluşturabilir.
  2. Eşik Değerleri: Ağ ve sunucular için trafik eşik değerleri belirlenebilir. Bu eşikler aşıldığında, otomatik olarak uyarılar oluşturulabilir veya trafik yönlendirme kuralları değiştirilebilir.
  3. Olay Günlükleri İnceleme: Olay günlükleri, saldırıların erken aşamalarını ve izlenmesi gereken anormal aktiviteleri tanımlamak için kullanılabilir.

DDoS Saldırılarını Önleme ve Azaltma:

  1. Trafik Filtreleme: Giriş noktalarına trafik filtreleme cihazları eklemek, saldırı trafiğini temizlemek için kullanılabilir. Bu cihazlar, saldırı trafiğini ayırmak ve sadece meşru trafikleri geçirmek için kullanılır.
  2. Akıllı Yük Dengeleme: Akıllı yük dengeleme cihazları, yükü saldırıdan etkilenen sunucular arasında eşit bir şekilde dağıtarak sunucu kaynaklarını korumaya yardımcı olabilir.
  3. Dağıtılmış DNS Hizmetleri: Dağıtılmış DNS hizmetleri, DNS tabanlı DDoS saldırılarına karşı dayanıklılığı artırabilir.
  4. WAF (Web Application Firewall): Web uygulama güvenlik duvarları, HTTP trafiğini analiz ederek uygulama katmanındaki saldırılara karşı koruma sağlayabilir.

DoS ve DDoS Saldırılarına Karşı Yanıt:

  1. Hızlı Yanıt: Saldırıyı tespit ettiğinizde, hızlı bir yanıtla zararı sınırlamaya çalışın. Etkilenen kaynakları izole edebilir veya trafik yönlendirme kurallarını değiştirebilirsiniz.
  2. İletişim: İnternet servis sağlayıcınızla iletişime geçin. Onlar, trafik filtreleme ve sızdırmazlığını artırmak için önlemler alabilirler.
  3. Daha Büyük Bant Genişliği: DDoS saldırılarına karşı daha fazla bant genişliği sağlamak, trafiği dağıtarak saldırının etkisini azaltabilir.
  4. Geçici Kapalı Kalma: Eğer hedef sistem büyük bir DDoS saldırısına uğrarsa, geçici olarak hizmeti kapatmak ve saldırının geçmesini beklemek gerekebilir.
  5. Siber Güvenlik Duvarları: İleri düzey siber güvenlik duvarları, saldırıları tespit edebilir ve bunlara karşı otomatik önlemler alabilir.

Siber güvenlik duvarları, güvenlik analiz araçları ve trafik filtreleme cihazları gibi teknolojiler, DoS ve DDoS saldırılarına karşı koruma sağlamak için kullanılan önemli bileşenlerdir. Ancak, her organizasyonun ihtiyaçlarına ve bütçesine uygun bir koruma stratejisi geliştirmesi önemlidir.

Hangi Çözüm Ortaklarıyla Çalışıyoruz?

E-posta güvenliği, kullanıcıların elektronik posta yoluyla iletişim kurarken, iletilerin gizliliğini, bütünlüğünü ve güvenilirliğini sağlamak için alınan önlemleri ifade eder. E-posta güvenliği, özellikle hassas bilgilerin paylaşıldığı iş veya kişisel iletişimlerde önemlidir. E-posta güvenliği sağlamanın temel amacı, yetkisiz erişimi, veri sızıntısını, zararlı yazılımları ve diğer siber tehditleri engellemektir.

Aşağıda, e-posta güvenliği sağlamanın temel bileşenlerini ve alınabilecek önlemleri bulabilirsiniz:

  1. Şifreleme: E-postaların şifrelenmesi, e-posta içeriğinin yalnızca yetkili alıcının okuyabileceği bir hale getirir. Hem ileti içeriği hem de ekler şifrelenebilir. TLS (Transport Layer Security) gibi güvenli iletişim protokolleri kullanmak da e-posta trafiğini şifrelemek için kullanılan bir yöntemdir.
  2. Kimlik Doğrulama: E-posta göndericisinin kimliğini doğrulamak için SPF (Sender Policy Framework), DKIM (DomainKeys Identified Mail) ve DMARC (Domain-based Message Authentication, Reporting, and Conformance) gibi protokoller kullanılır. Bu, sahte e-postaların engellenmesine yardımcı olur.
  3. Zararlı Yazılım Taraması: E-posta ekleri ve içeriği, zararlı yazılımlara karşı taramadan geçirilmelidir. Antivirüs ve anti-malware yazılımları kullanarak e-postaların zararlı içerik taşıyıp taşımadığını kontrol etmek önemlidir.
  4. Eğitim ve Farkındalık: Kullanıcıları e-posta dolandırıcılığı, phishing saldırıları ve sahte e-postalara karşı eğitmek önemlidir. Kullanıcılar, şüpheli e-postaları tanımayı ve tehlikeli bağlantılara tıklamamayı öğrenmelidir.
  5. Spam Filtreleri: E-posta hizmet sağlayıcıları genellikle spam e-postaları tespit etmek için filtreler kullanır. Spam filtrelerini etkinleştirmek, istenmeyen e-postaların gelen kutunuza gelmesini önlemeye yardımcı olur.
  6. Güvenilir E-posta Sağlayıcıları: Güvenilir ve güvenlik önlemleri yüksek olan e-posta hizmet sağlayıcıları seçmek önemlidir. Bu sağlayıcılar genellikle güvenlik protokollerini ve güncellemeleri düzenli olarak uygularlar.
  7. Açıkça Tanımlanmış Politikalar: Kuruluş içinde e-posta kullanımı ve güvenlik politikaları belirlemek ve çalışanlara bu politikaları öğretmek gereklidir. Bu, tüm personelin aynı güvenlik standartlarını takip etmesini sağlar.
  8. Güncel Yazılım ve Sistemler: E-posta istemcileri ve sunucuların güncel ve yamalanmış olduğundan emin olunmalıdır. Eski yazılım ve sistemler, güvenlik açıklarına neden olabilir.
  9. Veri Yedeklemesi: Önemli e-postaların ve eklerin yedeklerinin düzenli olarak alınması, veri kaybını önlemeye yardımcı olur.
  10. Ayrıcalıklı Bilgilerin Paylaşımı: Özellikle hassas bilgileri içeren e-postaların paylaşımı, güvenli kanallar üzerinden ve gerekirse şifrelenmiş olarak yapılmalıdır.

E-posta güvenliği, hem bireyler hem de kuruluşlar için büyük öneme sahiptir. Gelişmiş siber tehditlerin ve dolandırıcılık girişimlerinin arttığı bir dönemde, güvenli e-posta kullanımı ve iletişim için gereken önlemleri almak hayati bir adımdır.

Hangi Çözüm Ortaklarıyla Çalışıyoruz?

Güvenlik Olay Yönetimi (Security Information and Event Management – SIEM) ve Korelasyon Sistemi, bir organizasyonun bilişim güvenliği tehditlerini izlemek, tespit etmek, analiz etmek ve yanıtlamak için kullanılan bir güvenlik teknolojisi ve süreçler bütünüdür. SIEM ve korelasyon sistemi, farklı kaynaklardan gelen güvenlik olaylarını toplar, bu olayları analiz eder ve ilgili tehditlerin tespitini ve çözümünü destekler.

SIEM ve Korelasyon Sisteminin Temel Özellikleri:

  1. Veri Toplama: Farklı kaynaklardan (güvenlik cihazları, sunucular, ağ bileşenleri, uygulamalar vb.) gelen güvenlik olaylarını ve logları toplar.
  2. Olay Depolama: Toplanan olayları saklar ve arşivler. Bu, geçmişe yönelik analizler ve soruşturmalar için gereklidir.
  3. Olay Analizi: Toplanan verileri analiz eder, olayları sınıflandırır ve önceliklendirir. Anormallikleri ve tehditleri tespit etmeye yardımcı olur.
  4. Korelasyon: Farklı olayları bir araya getirerek ilişkileri tespit eder. Tek bir olayın bir tehdidi belirtmediği durumlarda, bu olayların bir araya getirilmesi ile gerçek tehditler tespit edilir.
  5. Tespit ve Uyarı: Potansiyel tehditleri ve anormal aktiviteleri tespit eder ve güvenlik ekibine uyarılar gönderir.
  6. Tepki ve Yanıt: Tehditleri ve olayları ele almak için otomatik veya manuel tepki mekanizmaları sunar. Bu, güvenlik sorunlarını hızla çözme yeteneği sağlar.
  7. Raporlama ve Görselleştirme: Güvenlik durumunu izlemek ve raporlamak için grafikler, tablolar ve özetler sunar.
  8. Uyum ve İzleme: Yönetmeliklere veya uyumluluk gereksinimlerine uyumu izlemek ve raporlamak için gereken bilgileri sağlar.
  9. Kullanıcı Erişimi ve Yetkilendirme: Farklı kullanıcı rolleri ve yetkilendirmeleri ile güvenlik olaylarının erişimini kontrol eder.

SIEM ve Korelasyon Sisteminin Faydaları:

  • Tehditleri Hızla Tespit Etme: Otomatik analiz ve korelasyon sayesinde tehditleri daha hızlı tespit edebilirsiniz.
  • Veri Analizi ve İzleme: Güvenlik durumunu daha iyi anlamak ve trendleri izlemek için veri analizi ve izleme sağlar.
  • Hızlı Yanıt: Tehditlere daha hızlı ve etkili bir şekilde yanıt vermek için gereken verileri sunar.
  • Güvenlik Olaylarını İzleme ve Kayıt Altına Alma: Geçmiş olayları izlemek ve soruşturmalarda kullanmak için kayıtları tutar.
  • Uyumluluk Sağlama: İlgili düzenlemelere ve standartlara uyum sağlamak için gerekli verileri ve raporları sunar.

SIEM ve Korelasyon Sistemi, günümüzde karmaşık ve hızla değişen siber güvenlik tehditlerine karşı organizasyonları koruma konusunda önemli bir rol oynamaktadır. Güvenlik olaylarını tespit etmek, analiz etmek ve bunlara hızlıca yanıt vermek, siber güvenlik stratejilerinin merkezinde yer almalıdır.

Hangi Çözüm Ortaklarıyla Çalışıyoruz?

Hotspot sistemleri, genellikle genel erişime sahip bir kablosuz ağa bağlanabilmenizi sağlayan teknolojilerdir. Bu sistemler, halka açık yerlerde, kafe, otel, havaalanı, alışveriş merkezi gibi yerlerde veya bir işletmenin müşterilerine internet erişimi sunarken kullanılır. İşte hotspot sistemleri hakkında daha fazla bilgi:

  1. Kablosuz Erişim Noktası (Access Point – AP): Hotspot sisteminin temelini oluşturan kablosuz erişim noktalarıdır. Bu cihazlar, kablosuz ağa bağlanmak isteyen cihazlara (bilgisayarlar, akıllı telefonlar, tabletler vb.) kablosuz internet erişimi sağlarlar.
  2. Kimlik Doğrulama ve Yetkilendirme: Hotspot sistemleri genellikle kullanıcılardan kimlik doğrulama bilgilerini (kullanıcı adı ve şifre) veya sosyal medya hesapları üzerinden yetkilendirme bilgilerini (Facebook, Google hesabı) talep ederler. Bu, ağın güvenliğini ve kullanıcıların kimliklerini korumaya yardımcı olur.
  3. Kullanıcı Kimlikleri ve İzleme: Hotspot sistemleri, kullanıcıları tanımlamak ve izlemek için kullanıcı kimlikleri oluşturur. Bu sayede hangi kullanıcıların ağa eriştiği ve ne kadar süreyle kullandığı izlenebilir.
  4. Zaman Sınırlamaları ve Oturum Süresi Kontrolü: İşletmeler, kullanıcılara belirli bir süre boyunca erişim hakkı tanıyabilirler. Bu, oturum sürelerini kontrol etmek için önemlidir.
  5. Veri Kotası Kontrolü: Hotspot sistemleri, kullanıcılara belirli bir veri kotası tanımlayabilir. Bu, ağ trafiğini yönetmek ve aşırı kullanımı engellemek için kullanılır.
  6. Reklam ve Kampanya Yayınlama: İşletmeler, hotspot sistemlerini kullanarak reklam ve kampanya mesajlarını kullanıcılara iletebilirler. Bu, işletmelerin müşterilerine özel teklifler sunmasına yardımcı olur.
  7. Ağ Güvenliği: Hotspot sistemleri, ağ güvenliği önlemlerini içerebilir. Bu, ağa bağlanan kullanıcıların birbirlerine veya ağa zarar vermemelerini sağlar.
  8. Misafir Ağı: Hotspot sistemleri, işletmelerin misafir kullanıcılar için ayrı bir ağ veya VLAN (Sanal Lokal Ağ) oluşturmasına olanak tanır. Bu, işletmenin iç ağından misafir kullanıcıları izole eder.
  9. Ağ Raporları: Hotspot sistemleri, kullanım istatistikleri ve ağ performansı hakkında raporlar sunabilir. Bu, işletmelerin ağlarını yönetmelerine ve iyileştirmeler yapmalarına yardımcı olur.

Hotspot sistemleri, işletmelerin müşterilerine internet erişimi sağlarken ağ güvenliğini ve erişim kontrolünü korumasına yardımcı olan kullanışlı araçlardır. Ayrıca, işletmelerin pazarlama ve reklam faaliyetlerini desteklemelerine de olanak tanır.

Hangi Çözüm Ortaklarıyla Çalışıyoruz?

Kod Analizi ve Uygulama Güvenliği, yazılım geliştirme sürecindeki güvenlik açıklarını tespit etmek ve düzeltmek amacıyla kullanılan bir dizi teknik, süreç ve uygulamayı içerir. Uygulama güvenliği, yazılımın güvenlik tehditlerine karşı korunmasını ve saldırılara karşı dayanıklı hale getirilmesini sağlar. İşte kod analizi ve uygulama güvenliği ile ilgili bazı anahtar konular:

  1. Kod Analizi Araçları: Kod analizi ve uygulama güvenliği için kullanılan otomasyon araçları ve yazılım inceleme araçları vardır. Bu araçlar, kodun güvenlik açıklarını, kötü amaçlı yazılım parçalarını ve programlama hatalarını tespit etmek için kullanılır.
  2. Saldırı Yüzeyinin Azaltılması: Yazılım geliştirme sürecinin erken aşamalarında güvenlik, tasarım, kodlama ve test süreçlerine dahil edilmelidir. Bu, yazılımın saldırı yüzeyini azaltmaya yardımcı olur.
  3. Kötü Amaçlı Yazılım Analizi: Uygulama güvenliği açısından, kötü amaçlı yazılımın tespit edilmesi ve engellenmesi önemlidir. Kötü amaçlı yazılım analiz araçları ve teknikleri, kötü amaçlı kodu tanımlamak ve temizlemek için kullanılır.
  4. Zararlı Girdilere Karşı Savunma: Uygulamalar, kullanıcı girdilerini güvenli bir şekilde işlemelidir. Veri doğrulama, kod enjeksiyonu ve kimlik doğrulama gibi güvenlik önlemleri uygulanmalıdır.
  5. Güvenlik Denetimi ve İzleme: Uygulamaların güvenlik önlemleri sadece geliştirme aşamasında değil, işletildiği sırada da sürekli olarak izlenmeli ve denetlenmelidir.
  6. Güvenlik Eğitimi ve Farkındalık: Yazılım geliştiricileri ve diğer ilgili personel, güvenlik konularında eğitilmelidir. Güvenlik farkındalığı, yazılımın güvenlik açıklarını azaltmaya yardımcı olur.
  7. Güncel Yazılım ve Güvenlik Yamaları: Yazılımlar ve kullanılan bileşenler düzenli olarak güncellenmeli ve güvenlik yamaları uygulanmalıdır.
  8. Siber Güvenlik Standartlarına Uyum: Uygulama güvenliği, özellikle özel sektörde ve kamu sektöründe, belirli siber güvenlik standartlarına (örneğin, OWASP Top 10) uyum sağlama gereksinimlerini karşılamalıdır.
  9. İncelenebilirlik ve Güvenlik Kod İncelemeleri: Kod incelemeleri ve beyaz şapkalı hackerlerin uygulama güvenliğini kontrol etmeleri, olası güvenlik açıklarını tespit etmek için önemlidir.
  10. Olay Yanıtı ve Kriz Yönetimi: Eğer bir güvenlik ihlali meydana gelirse, etkili bir olay yanıtı ve kriz yönetimi planı hazırlanmalıdır.

Uygulama güvenliği, günümüzde siber tehditlerin arttığı bir ortamda büyük bir öneme sahiptir. Bu nedenle organizasyonlar, yazılım geliştirme süreçlerini güvenliğe odaklı bir şekilde yönetmeli ve güvenlik açıklarını en aza indirgemek için sürekli olarak çaba göstermelidirler.

Hangi Çözüm Ortaklarıyla Çalışıyoruz?

Paket Yönlendirme Sistemi, ağ iletişiminde veri paketlerini belirli hedeflere yönlendiren teknolojik bir çözümdür. İnternet ve ağ iletişimi, veri paketlerinin çeşitli ağ cihazları arasında doğru şekilde yönlendirilmesini gerektirir. Paket Yönlendirme Sistemi, bu yönlendirmeyi sağlayarak verilerin hedefe güvenilir bir şekilde iletilmesini sağlar.

Paket Yönlendirme Sisteminin Ana Görevleri:

  1. Paket İletimi: Ağ üzerindeki veri paketlerini kaynak noktadan hedef noktaya doğru iletmek. Bu, verilerin doğru hedefe ulaşmasını sağlar.
  2. En İyi Yol Seçimi: Birden fazla yönlendirme seçeneği olduğunda, en iyi ve en hızlı yolu seçerek verilerin iletimini optimize etmek.
  3. Paket Filtrasyonu: Bazı durumlarda paket yönlendirme sistemi, belirli kriterlere göre paketleri engellemek veya izin vermek için paket filtreleme işlevleri sunar.
  4. Ağ Trafiği Yönetimi: Yoğun ağ trafiği durumlarında, ağ trafiğini dengeleyerek ağ performansını optimize etmek.
  5. Hata Algılama ve Düzeltme: Veri paketleri iletilirken hata oluşabileceğinden, paket yönlendirme sistemi bu hataları tespit edebilir ve düzeltebilir.

Paket Yönlendirme Sistemi Türleri:

  1. Yönlendirici (Router): IP tabanlı ağlarda en yaygın kullanılan yönlendirme cihazıdır. İP adresleri ve alt ağ bilgilerine bakarak veri paketlerini ilgili yola yönlendirir.
  2. Anahtarlayıcı (Switch): Özellikle Ethernet ağlarında kullanılan anahtarlayıcı, veri paketlerini hedef MAC adreslerine göre yönlendirir.
  3. Ağ Geçidi (Gateway): Farklı ağ tipleri arasında iletişimi sağlar. Örneğin, Ethernet ağını İnternet Protokol (IP) tabanlı bir ağa yönlendirmek gibi.
  4. Yönlendirme Tablosu: Veri paketlerini hedeflere yönlendirmek için kullanılan matris veya tablodur. Hangi paketin hangi çıkışa yönlendirileceği buradan belirlenir.

Paket Yönlendirme Sistemi Faydaları:

  • Veri İletimi Optimizasyonu: En iyi yolun seçilmesiyle veri iletimi hızlanır.
  • Ağ Trafiği Yönetimi: Yoğun ağ trafiğinde veri akışını düzenler ve dengeleyebilir.
  • Hata Düzeltme: Veri iletiminde oluşabilecek hataları tespit edebilir ve düzeltebilir.
  • Ağ Güvenliği: Paket yönlendirme sistemi, ağ güvenliği için filtreleme ve izin verilen trafiği kontrol etme imkanı sunabilir.

Paket yönlendirme, modern ağ yapısının temel bileşenlerinden biridir ve veri iletimi ve ağ yönetimi için kritik bir öneme sahiptir. Ağ trafiğini etkili bir şekilde yönlendirmek ve optimize etmek, ağ performansını artırmak ve veri iletimini güvenli ve güvenilir hale getirmek için önemlidir.

Hangi Çözüm Ortaklarıyla Çalışıyoruz?

Saldırı Tespit ve Önleme Sistemi (Intrusion Detection and Prevention System – IDPS), bilgisayar ağlarını ve sistemleri kötü niyetli aktivitelerden korumak amacıyla kullanılan bir güvenlik teknolojisidir. Bu sistemler, ağ trafiğini izleyerek, anormallikleri veya potansiyel saldırıları tespit eder ve gerektiğinde bu saldırılara karşı önlemler alır. IDPS, ağ güvenliğini artırmak ve saldırılara karşı daha etkili bir şekilde savunmak için kullanılır.

IDPS, genellikle aşağıdaki iki ana türde bulunur:

  1. Tespit Odaklı (IDS – Intrusion Detection System): IDS, ağ trafiğini ve sistem aktivitelerini izler, öğrenir ve normal davranışı tanımlar. Daha sonra bu normal davranıştan sapmaları tespit ederek anormal veya potansiyel saldırıları belirler. IDS, tespit edilen bu olayları güvenlik ekiplerine veya yöneticilere bildirir, ancak otomatik müdahalede bulunmaz.
  2. Önleme Odaklı (IPS – Intrusion Prevention System): IPS, IDS’nin yeteneklerine ek olarak tespit edilen saldırılara karşı otomatik önlemler alabilir. Bu önlemler, zararlı trafikleri engelleme, saldırıları durdurma veya hedefleri izole etme gibi şeyleri içerebilir. IPS, güvenlik politikalarına uygun olarak eylemler gerçekleştirir.

IDPS’nin ana avantajları şunlardır:

  • Tehdit Tespiti: Potansiyel saldırıları ve anormallikleri tespit ederek hızlı bir şekilde güvenlik ekibini uyarır.
  • Hızlı Tepki: Otomatik müdahale yeteneği sayesinde saldırılara hızla yanıt verebilir.
  • Zarar Azaltma: Saldırıların etkilerini sınırlayarak zararı en aza indirir.
  • Veri Koruma: Hassas verilerin ve sistemlerin korunmasına yardımcı olur.
  • Uyumluluk Sağlama: Birçok sektördeki güvenlik düzenlemelerini ve uyumluluk gereksinimlerini karşılamada yardımcı olabilir.

Ancak, IDPS’nin bazı zorlukları da vardır:

  • Yanlış Pozitifler ve Yanlış Negatifler: Yanlış pozitifler, normal davranışları yanlışlıkla anormal olarak işaretleyebilirken, yanlış negatifler gerçek saldırıları tespit etmede başarısızlık anlamına gelir.
  • Yüksek Trafik Yoğunluğu: Büyük ağlarda yoğun trafik, tespit ve tepki süreçlerini karmaşıklaştırabilir.
  • Ölçeklenebilirlik Sorunları: Büyük ölçekli ağlarda IDPS’lerin etkili bir şekilde ölçeklenmesi zor olabilir.

IDPS, modern ağ güvenliği stratejilerinde önemli bir bileşen olarak kabul edilir. Ancak tek başına kullanılmamalıdır; diğer güvenlik önlemleri, güvenlik duvarları, antivirüs yazılımları ve güvenli yazılım geliştirme uygulamaları gibi unsurlarla birleştirilerek bütünsel bir güvenlik yaklaşımı oluşturulmalıdır.

Hangi Çözüm Ortaklarıyla Çalışıyoruz?

SCADA (Supervisory Control and Data Acquisition), endüstriyel kontrol sistemlerini izlemek, kontrol etmek ve verileri toplamak için kullanılan bir teknolojidir. SCADA sistemleri, enerji, su, gaz, ulaşım ve diğer endüstriyel sektörlerde geniş bir kullanım alanına sahiptir. SCADA ağlarının güvenliği kritiktir, çünkü potansiyel siber saldırılar endüstriyel süreçlerin ve altyapının tehlikeye girmesine neden olabilir. SCADA ağlarını korumak için SCADA Güvenlik Duvarı (SCADA Firewall) kullanmak yaygın bir yaklaşımdır.

SCADA Güvenlik Duvarının Temel Özellikleri:

  1. Endüstriyel Protokol Desteği: SCADA sistemleri genellikle özel endüstriyel protokoller kullanır. Bu nedenle, SCADA Güvenlik Duvarının bu protokolleri anlayabilmesi ve kontrol edebilmesi gerekir.
  2. Ağ Segmentasyonu: SCADA ağı, endüstriyel süreçlerin kritik olduğu birçok cihazı içerir. Bu cihazları daha düşük güvenlik riskine sahip ağlardan izole etmek önemlidir.
  3. Kara Liste ve Beyaz Liste: SCADA Güvenlik Duvarı, erişimi izin verilen veya engellenen IP adresleri veya ağlarına göre yönlendirebilir.
  4. Veri Analizi ve Filtreleme: SCADA Güvenlik Duvarı, endüstriyel protokollerdeki zararlı veya anormal trafiği analiz edebilir ve filtreleyebilir.
  5. Kimlik Doğrulama ve Erişim Kontrolü: SCADA Güvenlik Duvarı, sadece yetkili kullanıcıların ve cihazların ağa erişimini sağlar.
  6. Zararlı Yazılım Tespiti: SCADA Güvenlik Duvarı, zararlı yazılımların ağa girmesini engellemek için tarama yapabilir.
  7. Güvenlik Olayları ve İzleme: SCADA ağı üzerindeki güvenlik olaylarını izler, kaydeder ve raporlar oluşturabilir.
  8. Gelişmiş Analiz: Ağdaki anormal durumları veya davranışları tespit ederek tehditleri önceden belirleyebilir.
  9. Uyum ve Standartlar: SCADA Güvenlik Duvarı, endüstriyel güvenlik standartlarına uygunluğu sağlar.

SCADA sistemlerinin siber güvenliği, enerji, üretim ve altyapı gibi kritik alanları korumak için hayati öneme sahiptir. SCADA Güvenlik Duvarı, bu sistemleri dış saldırılara, siber tehditlere ve kötü niyetli aktivitelere karşı korumak için tasarlanmıştır. Ancak unutulmaması gereken nokta, SCADA güvenliğinin sadece teknolojik çözümlerle değil, güvenli yazılım geliştirme uygulamaları, personel eğitimi ve sürekli güncelleme gibi bütünsel bir yaklaşımla ele alınması gerektiğidir.

Hangi Çözüm Ortaklarıyla Çalışıyoruz?

SCADA (Supervisory Control and Data Acquisition) veya EKS (Endüstriyel Kontrol Sistemleri), endüstriyel süreçlerin izlenmesi, kontrol edilmesi ve verilerin toplanması için kullanılan sistemlerdir. SCADA veya EKS sistemlerinin tehditlere karşı görünürlüğü sağlamak, bu sistemlerin güvenliğini artırmak ve potansiyel saldırılara karşı erken uyarı sağlamak amacıyla çok önemlidir.

SCADA veya EKS Tehdit Görünürlüğünün Sağlanması:

  1. Ağ Trafiği İzleme ve Analizi: SCADA ağının trafiği sürekli olarak izlenmelidir. Ağ trafiği analizi, anormal aktiviteleri veya davranışları tespit etmeye yardımcı olabilir. İzlenen trafiğin analizi sayesinde potansiyel saldırı girişimleri veya güvenlik açıkları daha hızlı tespit edilebilir.
  2. Güvenlik Olayları İzleme: SCADA veya EKS sistemi üzerinde gerçekleşen güvenlik olayları (örneğin, başarısız oturum açma denemeleri, yasaklı protokol kullanımı) izlenmelidir. Bu olaylar, erken uyarı sağlamak için önemlidir.
  3. Log Kayıtları İzleme: SCADA sistemleri üzerindeki log kayıtları düzenli olarak izlenmeli ve analiz edilmelidir. Log kayıtları, potansiyel güvenlik sorunlarını veya anormal davranışları gösteren önemli bilgiler içerebilir.
  4. Zararlı Yazılım Tespiti: SCADA ağına bulaşan zararlı yazılımları tespit etmek için antivirüs ve anti-malware çözümleri kullanılabilir. Ayrıca, trafik analizi yaparak zararlı yazılımları tespit etme çabaları da önemlidir.
  5. Hareket ve Davranış Analitiği: SCADA ağındaki kullanıcı ve cihazların normal davranışlarını anlamak ve anormal aktiviteleri tespit etmek için davranış analitiği ve yapay zeka tabanlı çözümler kullanılabilir.
  6. Sızma Testleri ve Zafiyet Taramaları: Düzenli olarak sızma testleri ve zafiyet taramaları gerçekleştirerek, SCADA veya EKS sistemindeki güvenlik zayıflıklarını tespit edebilir ve giderilecek aksiyonlar alabilirsiniz.
  7. Güvenlik Duvarları ve Ağ Güvenliği Çözümleri: SCADA ağını güvenlik duvarları ve ağ güvenliği çözümleri ile korumak, kötü amaçlı trafikleri ve saldırıları engellemek için önemlidir.
  8. Personel Eğitimi: SCADA veya EKS sistemlerini kullanan personeli siber güvenlik konusunda eğitmek, bilinçli kullanım sağlayarak potansiyel tehditlere karşı daha hazır olmalarını sağlar.

SCADA veya EKS sistemleri, kritik endüstriyel süreçleri kontrol ettiği ve yönettiği için güvenlikleri son derece önemlidir. Bu sistemlerde tehditleri ve güvenlik açıklarını tespit etmek ve önlem almak için düzenli olarak güvenlik değerlendirmeleri yapılmalı ve güvenlik çözümleri kullanılmalıdır.

Hangi Çözüm Ortaklarıyla Çalışıyoruz?

Siber Tehdit İstihbaratı (Cyber Threat Intelligence), siber güvenlik alanında kullanılan bir kavramdır ve potansiyel siber tehditleri, saldırıları, düşman faaliyetlerini ve siber suç örgütlerinin aktivitelerini anlamak ve analiz etmek için toplanan veri ve bilgileri ifade eder. Siber tehdit istihbaratı, kuruluşların güvenlik savunmasını güçlendirmek, tehditleri önceden tespit etmek ve saldırılara karşı daha etkili önlemler almak için kullanılır.

Siber Tehdit İstihbaratının Ana Bileşenleri:

  1. Veri Toplama: Siber tehdit istihbaratı, açık kaynaklardan, siber güvenlik haberlerinden, hacker forumlarından, karanlık ağlardan ve diğer kaynaklardan veri toplar. Bu veriler, saldırılar, zafiyetler, yeni kötü amaçlı yazılımlar ve saldırgan gruplar hakkında bilgi içerir.
  2. Veri Analizi: Toplanan veriler, analiz edilir ve içindeki desenler, eğilimler ve bağlantılar tespit edilir. Bu analiz, tehditlerin ciddiyetini, hedeflerini ve nedenlerini anlamak için kullanılır.
  3. Sınıflandırma: Tehdit istihbaratı, genellikle bir derecelendirme sistemi kullanarak tehditleri belirli kategorilere ayırır. Bu kategoriler, tehditlerin öncelik sırasını belirlemek için yardımcı olabilir.
  4. Tehdit Aktörlerinin Kimlikleri: İstihbarat, belirli saldırgan gruplar veya kötü niyetli aktörler hakkında bilgi sağlayabilir. Bu, saldırıların potansiyel kaynaklarını anlamak açısından önemlidir.
  5. Erken Uyarı: Siber tehdit istihbaratı, yeni tehditleri veya güvenlik açıklarını önceden tespit ederek erken uyarı sistemleri oluşturabilir. Bu sayede, saldırılara hızla tepki verilebilir.
  6. Tepki Planlaması: Tehdit istihbaratı, güvenlik ekibine veya yöneticilere tehditler hakkında ayrıntılı bilgi sunarak, uygun bir tepki planlamasına yardımcı olabilir.
  7. Trend Analizi: Uzun vadeli analizler ve trend izlemesi, belirli tehditlerin zaman içinde nasıl değiştiğini anlamaya yardımcı olabilir.
  8. Paylaşım ve İşbirliği: Sektördeki diğer kuruluşlar veya siber güvenlik topluluğu ile tehdit istihbaratı paylaşmak, genel olarak siber güvenliği artırabilir.

Siber Tehdit İstihbaratının Faydaları:

  • Proaktif Savunma: Tehditleri önceden tespit ederek saldırılara karşı proaktif önlemler alabilirsiniz.
  • Hızlı Tepki: Erken uyarı sistemi, saldırılara daha hızlı tepki vermenizi sağlar.
  • Bilinçlendirme: Tehdit istihbaratı, güvenlik ekibinin ve yöneticilerin güncel tehditler hakkında bilgi sahibi olmasını sağlar.
  • Güvenlik Yatırım Yönlendirmesi: Hangi tehditlere karşı daha fazla kaynak ayırmanız gerektiğini anlamak için istihbaratı kullanabilirsiniz.
  • Risk Azaltma: Tehditleri öğrenmek ve anlamak, riski azaltmanıza yardımcı olabilir.

Siber tehdit istihbaratı, güvenlik programınızı daha etkili hale getirmenin önemli bir parçasıdır. Organizasyonların güvenlik bilincini artırmak, saldırılara karşı daha dirençli hale gelmek ve hızlı ve etkili tepkiler verebilmek için bu tür bir istihbaratı düzenli olarak kullanmaları önemlidir.

Hangi Çözüm Ortaklarıyla Çalışıyoruz?

SSL VPN ve genel VPN güvenlik çözümleri, uzaktan erişim ve ağ güvenliği sağlamak için kullanılan teknolojilerdir. Her ikisi de farklı kullanım durumlarına ve gereksinimlere sahiptir. İşte SSL VPN ve genel VPN güvenlik çözümlerinin ana özellikleri:

SSL VPN (Secure Sockets Layer Virtual Private Network):

SSL VPN, özellikle uzaktan çalışanlar veya uzak konumlardan gelen kullanıcıların güvenli bir şekilde kuruluş içi kaynaklara erişimini sağlamak için kullanılan bir çözümdür. SSL VPN, internet tarayıcıları üzerinden çalışır ve genellikle web tabanlı bir arayüz kullanır. İşte SSL VPN’in temel özellikleri:

  • Güvenli Erişim: SSL VPN, internet tarayıcılarını kullanarak güvenli bir şekilde kuruluş içi ağlara erişim sağlar. Bu, kullanıcıların şifrelenmiş bir tünel aracılığıyla ağa bağlanmalarını sağlar.
  • Kullanıcı Kimlik Doğrulama: SSL VPN, kullanıcıların kimliklerini doğrulamalarını gerektirir. Bu, yetkisiz erişimi engellemeye yardımcı olur.
  • Erişim Kontrolleri: Kuruluş içindeki kaynaklara erişimi kontrol etmek için kullanıcı tabanlı politikalar belirleyebilirsiniz. Sadece belirli kullanıcıların belirli kaynaklara erişim sağlamasını sağlayabilirsiniz.
  • Tekil Çıkış Noktası: SSL VPN, genellikle bir tekil çıkış noktası üzerinden çalışır ve tüm uzak kullanıcılar bu noktaya yönlendirilir.
  • Kullanım Kolaylığı: Çoğu SSL VPN çözümü, kullanıcıların sadece bir web tarayıcısı kullanarak erişim sağlamasını kolaylaştırır.
  • Web Tabanlı Uygulamalara Erişim: SSL VPN, web tabanlı uygulamalara erişim sağlama konusunda etkilidir. Ancak, uygulama tabanlı VPN çözümleri daha gelişmiş uygulama erişimi sağlar.

Genel VPN Güvenlik Çözümleri (IPsec, L2TP, PPTP vb.):

Genel VPN çözümleri, genellikle site-to-site veya uzaktan erişim gereksinimlerini karşılamak için kullanılır. Bunlar, farklı protokoller kullanarak güvenli bağlantılar oluşturur. Öne çıkan protokoller şunlardır:

  • IPsec (Internet Protocol Security): Site-to-site VPN’lerde ve uzaktan erişim senaryolarında kullanılan bir protokoldür. IPsec, güvenli bir tünel oluşturmak ve verileri şifrelemek için kullanılır.
  • L2TP (Layer 2 Tunneling Protocol): Genellikle PPTP ile birleştirilir ve daha güvenli bir çözüm sağlar. VPN trafiğini şifreler ve verilerin güvenli iletilmesini sağlar.
  • PPTP (Point-to-Point Tunneling Protocol): Daha eski bir protokoldür ve temel düzeyde güvenlik sağlar. Ancak, daha güvenli alternatifler mevcuttur.

Genel VPN çözümlerinin temel özellikleri şunlar olabilir:

  • Veri Şifrelemesi: Verilerin güvenli bir şekilde şifrelenmesini sağlar.
  • Erişim Kontrolleri: Kullanıcıların ve cihazların erişimini kontrol etmek için kullanıcı kimlik doğrulama ve politikaları destekler.
  • Uzaktan Erişim: Kullanıcıların farklı konumlardan ağ kaynaklarına erişimini sağlar.
  • Site-to-Site VPN: Kuruluşlar arası güvenli bağlantılar oluşturmak için kullanılabilir.

Her iki çözüm de güvenliği artırmak ve uzaktan erişimi güvenli bir şekilde sağlamak için etkili araçlar sunar. Seçim yaparken, organizasyonunuzun ihtiyaçlarına, güvenlik gereksinimlerine ve altyapısına uygun olanını seçmek önemlidir.

Hangi Çözüm Ortaklarıyla Çalışıyoruz?

URL içerik filtreleme çözümleri, ağ trafiğini izleyerek internet sitelerinin içeriğini ve kategorilerini değerlendirir ve belirli içerik türlerine veya sitelere erişimi sınırlar veya engeller. Bu tür çözümler, güvenlik ve verimlilik amaçlarıyla kullanılırken, aynı zamanda kullanıcıların kuruluş ağını güvenli ve verimli bir şekilde kullanmalarını sağlamak amacıyla da kullanılabilir. İşte URL içerik filtreleme çözümlerinin temel özellikleri:

  1. Kategorilere Göre Filtreleme: URL içerik filtreleme, web sitelerini belirli kategorilere (örneğin, sosyal medya, oyunlar, alışveriş, haberler vb.) göre sınıflandırabilir. Bu sayede belirli kategorilere erişimi sınırlayabilir veya izin verebilirsiniz.
  2. Kara Liste ve Beyaz Liste: URL’lerin kara liste veya beyaz liste olarak yönetilmesine izin verir. Kara liste, belirli sitelere erişimi engellerken, beyaz liste sadece belirli sitelere erişime izin verir.
  3. Anahtar Kelime Filtreleme: Belirli anahtar kelimeleri veya ifadeleri içeren URL’leri tespit ederek erişimi engelleyebilir.
  4. Zaman Bazlı Erişim Kontrolleri: Belirli saat aralıklarında veya günlerde belirli URL kategorilerine erişimi sınırlayabilirsiniz. Örneğin, çalışma saatleri dışında oyun sitelerine erişimi engellemek gibi.
  5. Kullanıcı Kimlik Doğrulama: Kullanıcıların kimliklerini doğrulayarak belirli içeriklere veya sitelere erişimi sınırlayabilirsiniz.
  6. Raporlama ve İzleme: Kullanım istatistikleri, ziyaret edilen URL’ler ve aktivite raporları gibi özelliklerle ağ trafiğini izleyebilir ve analiz edebilirsiniz.
  7. SSL/TLS Destek: HTTPS üzerinden iletilen içerikleri de filtreleyebilir ve denetleyebilir.
  8. Mobil Cihaz Desteği: Mobil cihazlardan da erişimi filtreleyebilir, böylece mobil kullanıcılar da güvenliği sağlayabilir.
  9. Çevrimdışı Filtreleme: Kullanıcılar kuruluş ağına dışarıdan erişim sağlamasa bile, ağ içerisindeki cihazlardan da web içeriğini filtreleyebilir.
  10. Çoklu Yönetim ve Dağıtım: Birden fazla cihaz veya ağ noktasını merkezi bir şekilde yönetebilirsiniz.

URL içerik filtreleme çözümleri, ağ güvenliğini artırmak ve ağ kaynaklarını verimli bir şekilde kullanmayı sağlamak amacıyla kullanılır. Özellikle zararlı içeriklere karşı koruma sağlama, çalışanların üretkenliğini artırma ve ağ trafiğini optimize etme gibi avantajları vardır.

Hangi Çözüm Ortaklarıyla Çalışıyoruz?

Veri sınıflandırma, bir organizasyondaki verilerin önemine, duyarlılığına ve gizliliğine göre kategorize edilmesi işlemidir. Bu kategorizasyon, verilere özel koruma seviyeleri atamayı ve uygun güvenlik tedbirlerini belirlemeyi sağlar. Veri sınıflandırma, veri güvenliği stratejilerinin ve politikalarının temelini oluşturur ve verilerin uygun şekilde korunmasını sağlamak için önemli bir adımdır.

Veri Sınıflandırmanın Önemi ve Faydaları:

  1. Gizlilik ve Güvenlik Sağlama: Farklı veri türlerine ve duyarlılık seviyelerine uygun güvenlik önlemleri alarak, verilerin gizliliğini ve güvenliğini sağlamak mümkün olur.
  2. Risk Yönetimi: Veri sınıflandırması, organizasyonun hangi verilere odaklanması gerektiğini ve hangi verilerin en yüksek risk taşıdığını belirlemesine yardımcı olur.
  3. Uyumluluk: Veri sınıflandırması, veri koruma yasalarına ve düzenlemelere uyum sağlamak için önemlidir. Duyarlı verilerin gereksinimlere uygun şekilde korunması gerekebilir.
  4. Veri Paylaşımı ve İşbirliği: Verilerin sınıflandırılması, veri paylaşımı ve işbirliğini yönetmeyi kolaylaştırır. Hangi verilerin kimlerle ve ne şekilde paylaşılabileceği daha iyi anlaşılır.
  5. Otomatik İşlem ve Kontroller: Veri sınıflandırması, otomatik güvenlik politikaları ve kontrolleri belirlemeyi sağlayarak insan hatasını azaltır.

Veri Sınıflandırma Aşamaları:

  1. Veri Tanımlama: Hangi tür verilerin organizasyonda bulunduğu ve hangi amaçlarla kullanıldığı belirlenir.
  2. Duyarlılık Seviyelerini Belirleme: Verilerin duyarlılık seviyeleri belirlenir. Örneğin, ticari veriler, kişisel veriler veya finansal veriler gibi.
  3. Sınıflandırma Kategorileri Oluşturma: Farklı duyarlılık seviyelerine ve veri türlerine göre sınıflandırma kategorileri oluşturulur. Örneğin, “kamu”, “sınırlı”, “gizli” gibi.
  4. Veriye Etiketleme: Veriler etiketlenir veya işaretlenir, böylece her veri parçası hangi sınıfa ait olduğunu gösterir.
  5. Güvenlik Politikaları Oluşturma: Farklı sınıflandırmalara göre uygun güvenlik politikaları ve kontroller oluşturulur.
  6. Eğitim ve Farkındalık: Organizasyon içindeki personelin veri sınıflandırma konusunda eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi sağlanır.
  7. Sürekli İzleme ve Değerlendirme: Veri sınıflandırması sürekli olarak gözden geçirilir ve güncellenir. Veri türleri ve duyarlılık seviyeleri değişebilir.

Veri sınıflandırma, verilerin organizasyonun güvenlik stratejisi ve politikalarına uygun şekilde yönetilmesini sağlar. Özellikle veri güvenliği ve gizliliği önemliyse, veri sınıflandırması bu hedeflere ulaşmak için etkili bir araçtır.

Hangi Çözüm Ortaklarıyla Çalışıyoruz?

Veri sızıntısı önleme, bir organizasyonun hassas veya gizli verilerinin izinsiz erişim, ifşa veya kötüye kullanımını engellemek için alınan önlemleri ifade eder. Hassas veriler, müşteri bilgileri, finansal bilgiler, şirket içi bilgi, fikri mülkiyet ve diğer özel bilgileri içerebilir. Veri sızıntısı, kuruluşların itibarını zedeleme, hukuki sorunlar ve finansal kayıplara yol açabilir. İşte veri sızıntısı önleme stratejilerinin bazı temel bileşenleri:

  1. Veri Sınıflandırma: Tüm verilerin ne kadar hassas olduğunu belirlemek ve verileri bu hassasiyet derecesine göre sınıflandırmak önemlidir. Bu, hangi verilerin özellikle korunması gerektiğini belirlemenize yardımcı olur.
  2. Erişim Kontrolleri: Verilere sadece yetkili kişilerin erişebilmesini sağlamak için güçlü erişim kontrol politikaları oluşturun. Kullanıcıların sadece ihtiyaç duydukları verilere erişimi olmalıdır.
  3. Veri Şifreleme: Hassas verilerin şifrelenmesi, eğer veri çalınırsa bile çalınan verilerin okunamaz hale gelmesini sağlar.
  4. Veri Tabanı Güvenliği: Veri tabanlarına erişimi ve güvenliği sıkı bir şekilde yönetmek, içerideki verilerin korunmasına yardımcı olur.
  5. Güvenli İnternet Erişimi: İnternet trafiği filtrelenmeli, zararlı sitelere erişimi engellemek için güvenlik duvarları ve filtreleme çözümleri kullanılmalıdır.
  6. E-posta Filtreleme: Zararlı ekleri veya linkleri içeren e-postaların filtrelenmesi, phishing saldırılarını ve zararlı yazılım yayılmasını engellemeye yardımcı olur.
  7. Personel Eğitimi: Personeli veri sızıntısı konusunda eğitmek, sosyal mühendislik saldırılarına karşı savunma sağlayabilir.
  8. İzleme ve Günlük Kayıtları: Ağ trafiğini, sistem aktivitelerini ve kullanıcı etkinliklerini izlemek, anormal davranışları tespit etmek ve hızla müdahale etmek için gereklidir.
  9. Hareket ve Kullanıcı Analitiği: Kullanıcı davranışlarını analiz ederek, anormal aktiviteleri tespit edebilir ve gerektiğinde uygun tepkiler alabilirsiniz.
  10. Veri Sızıntısı Testleri: Veri sızıntısı testleri düzenli olarak yaparak, güvenlik zayıflıklarını ve eksiklikleri tespit edebilir ve bu zayıflıkları gidermeye odaklanabilirsiniz.
  11. Mobil ve Uzaktan Erişim Güvenliği: Mobil cihazlar ve uzaktan erişim kanalları üzerinden veri sızıntısını engellemek için güçlü güvenlik politikaları oluşturun.
  12. Güvenlik Politikaları ve Prosedürler: Organizasyon içinde güvenlik politikaları ve prosedürlerin oluşturulması ve bu kuralların tüm personel tarafından takip edilmesi önemlidir.
  13. Güvenlik Duvarları ve Güvenlik Çözümleri: Güvenlik duvarları, saldırı tespit sistemleri (IDS) ve saldırı önleme sistemleri (IPS) gibi güvenlik çözümleri kullanarak ağ trafiğini sürekli olarak izlemek ve tehlikeli aktiviteleri engellemek önemlidir.

Veri sızıntısı önleme, proaktif bir yaklaşım gerektiren bir süreçtir ve sürekli olarak güncellenmesi ve iyileştirilmesi gereken bir konudur. Kuruluş içindeki veri akışını ve güvenlik tehditlerini anlayarak, bu stratejileri uygulamak ve güncellemek önemlidir.

Hangi Çözüm Ortaklarıyla Çalışıyoruz?

Virtual Private Network (VPN), genel olarak internet üzerinden güvenli ve şifrelenmiş bir bağlantı sağlayan bir teknoloji veya hizmettir. VPN çözümleri, farklı ihtiyaçları karşılamak için bir dizi farklı yöntem ve teknolojiyi içerebilir. İşte yaygın kullanılan VPN çözümlerinden bazıları:

  1. Uzak Erişim VPN (Remote Access VPN): Bu tür VPN, uzak kullanıcıların (örneğin, evden veya seyahatten) güvenli bir şekilde kuruluşun ağına erişmelerini sağlar. Kullanıcılar genellikle bir VPN istemcisi veya uygulaması kullanarak kuruluşun merkezi sunucularına bağlanırlar. İşyeri verilerine erişim, evden çalışanlar veya seyahat eden personel için idealdir.
  2. Site-to-Site VPN: İki veya daha fazla farklı coğrafi konumda bulunan ağları birbirine bağlamak için kullanılır. İşletmeler arasında veri paylaşımı ve iletişim sağlamak için idealdir. Genellikle iki farklı lokasyonun (örneğin, şirket merkezi ve bir şube ofisi) güvenli bir şekilde bağlanmasını sağlar.
  3. SSL VPN: Bu VPN türü, web tarayıcısı üzerinden güvenli erişim sağlar. Kullanıcılar bir web tarayıcısı aracılığıyla VPN portalına erişirler ve oradan şifrelenmiş bir şekilde kaynaklara erişim sağlarlar. SSL VPN, mobil cihazlar ve uzak kullanıcılar için kolayca kullanılabilir.
  4. IPsec VPN: IPsec (Internet Protocol Security), ağ trafiğini şifrelemek ve güvenliğini sağlamak için kullanılan bir VPN protokolüdür. Site-to-Site VPN’lerde sıkça kullanılır. IPsec VPN’ler genellikle ağ cihazları (router, firewall vb.) arasında kullanılır.
  5. PPTP, L2TP/IPsec ve OpenVPN gibi Protokoller: Farklı VPN protokolleri ve yöntemleri vardır. Her birinin avantajları ve dezavantajları bulunur. Örneğin, PPTP (Point-to-Point Tunneling Protocol) kullanımı basitken, L2TP/IPsec (Layer 2 Tunneling Protocol/IP Security) daha güvenli bir seçenektir. OpenVPN ise açık kaynaklı ve çok yönlü bir VPN çözümüdür.
  6. Mobil VPN: Mobil cihazlardan güvenli erişim sağlamak için tasarlanmıştır. Mobil VPN, işyeri kaynaklarına güvenli bir şekilde bağlanmak isteyen çalışanlar için önemlidir.
  7. SD-WAN (Software-Defined Wide Area Network): SD-WAN, geniş alan ağı bağlantılarını ve yönlendirmelerini iyileştirmek ve güvenli hale getirmek için VPN teknolojisi kullanır. İşletmelerin çoklu şube ofislerini birbirine bağlarken ağ trafiğini yönlendirmek ve optimize etmek için kullanılır.

VPN çözümleri, veri güvenliğini artırmak, uzak erişimi sağlamak, coğrafi kısıtlamaları aşmak veya işyeri ağlarını birleştirmek için kullanılır. Hangi VPN çözümünün en iyi olduğunu seçerken organizasyonun ihtiyaçlarına ve güvenlik gereksinimlerine dikkat etmek önemlidir.

Hangi Çözüm Ortaklarıyla Çalışıyoruz?

Web Uygulama Güvenlik Duvarı (Web Application Firewall – WAF), web uygulamalarını dış saldırılara ve güvenlik tehditlerine karşı korumak amacıyla kullanılan bir güvenlik önlemidir. WAF, web uygulamalarının ön yüzünde yer alır ve gelen ve giden ağ trafiğini izler, analiz eder ve filtreler. Bu sayede potansiyel tehditleri tespit eder ve engeller.

Web Uygulama Güvenlik Duvarının Ana Görevleri:

  1. Saldırı Tespiti ve Engelleme: WAF, web uygulamalarına yönelik yaygın saldırı türlerini (SQL enjeksiyonu, Cross-Site Scripting, güvensiz dosya yükleme vb.) tespit eder ve engeller.
  2. Zararlı İçerik ve Dosyaları Engelleme: WAF, zararlı içerikli dosyaların yüklenmesini veya indirilmesini engeller. Bu, kötü amaçlı yazılımların web uygulamaları aracılığıyla yayılmasını önlemeye yardımcı olur.
  3. Erişim Kontrolleri: WAF, belirli kullanıcıların veya IP adreslerinin web uygulamasına erişimini sınırlayabilir veya engelleyebilir.
  4. Veri Filtreleme ve Temizleme: Gelen verileri ve parametreleri temizleyerek, potansiyel saldırıları ve enjeksiyonları önler. Bu sayede güvensiz veri girişlerinden kaynaklanan sorunları azaltır.
  5. Saldırı Engelleme İmzaları: WAF, bilinen saldırı kalıplarını (imzalarını) tanır ve bu imzaları içeren trafikleri engeller.
  6. Gelişmiş Analiz ve Raporlama: WAF, güvenlik olaylarını izler, kaydeder ve raporlar oluşturabilir. Bu, güvenlik olaylarını daha iyi anlamak ve analiz etmek için kullanılır.

Web Uygulama Güvenlik Duvarının Faydaları:

  • Saldırılara Karşı Koruma: Bilinen ve bilinmeyen web uygulama saldırılarına karşı koruma sağlar.
  • Veri Güvenliği: Hassas verilerin web uygulamaları aracılığıyla sızmasını engeller.
  • Güvenliğin Güçlendirilmesi: Web uygulaması güvenliğini artırmak ve güvenlik açıklarını kapatmak için ek bir güvenlik katmanı sunar.
  • Hızlı Tepki: Anormal trafik ve saldırılar hızla tespit edilir ve engellenir.
  • Uygulama Performansı: Web uygulamalarını güvende tutarken performansı olumsuz etkilemeden çalışır.

Web Uygulama Güvenlik Duvarları, özellikle web tabanlı saldırılara karşı koruma sağlamak isteyen organizasyonlar için önemli bir güvenlik bileşenidir. Ancak unutulmaması gereken nokta, WAF’ların tek başına yeterli olmadığıdır; güvenlik duvarları, güvenlik yazılımları, düzenli güncellemeler ve güvenli yazılım geliştirme uygulamaları gibi diğer güvenlik önlemleri ile birleştirilerek bütünsel bir güvenlik yaklaşımı oluşturulmalıdır.

Hangi Çözüm Ortaklarıyla Çalışıyoruz?

Yedekleme ve otomasyon sistemi, organizasyonların önemli verilerini ve bilgilerini korumak, veri kaybını önlemek ve iş sürekliliğini sağlamak için kullanılan kritik bir bileşendir. Bu sistemler, verileri düzenli aralıklarla yedeklerken manuel müdahaleyi en aza indirir ve yedekleme süreçlerini daha güvenilir ve verimli hale getirir. İşte yedekleme ve otomasyon sistemleri hakkında daha fazla bilgi:

Yedekleme Sistemi:

  1. Veri Yedeklemesi: Yedekleme sistemi, önemli verileri yedekler. Bu veriler dosyalar, veritabanları, uygulamalar, sistem ayarları ve daha fazlasını içerebilir.
  2. Yedekleme Stratejisi: Yedekleme sıklığı ve saklama politikaları organizasyona göre belirlenir. Sık yedeklemeler veri kaybını azaltır, ancak daha fazla depolama alanı gerektirir.
  3. Tam ve Diferansiyel Yedeklemeler: Tam yedeklemeler, tüm verileri yedeklerken, diferansiyel yedeklemeler sadece son tam yedeklemenin ardından yapılan değişiklikleri yedekler.
  4. Yedekleme Depolama: Yedek verilerin güvenli ve erişilebilir bir şekilde saklandığından emin olmak için yedekleme depolama çözümleri kullanılır. Bu depolama, yerel sunucular, bulut depolama veya çevrimdışı depolama olabilir.
  5. Yedekleme Testleri: Düzenli olarak yedekleme geri yükleme testleri yapmak, yedeklerin kurtarılabilirliğini ve bütünlüğünü doğrulamak için önemlidir.

Otomasyon Sistemi:

  1. Otomatik Yedekleme: Otomasyon, yedekleme süreçlerini düzenli hale getirir. Planlı yedeklemeler, kullanıcı müdahalesi olmadan otomatik olarak gerçekleşir.
  2. Otomatik Yedekleme Yönetimi: Otomasyon, yedekleme politikalarını yönetmek için kullanılır. Bu, yedekleme sıklığı, saklama süreleri ve diğer yedekleme ayarlarını içerir.
  3. Hata İzleme ve Uyarılar: Otomasyon sistemi, yedekleme süreçlerinin başarısız olduğu durumlarda hata izleme ve uyarılar sağlar.
  4. Veri Sıkıştırma ve Şifreleme: Otomasyon, yedeklenen verilerin sıkıştırılması ve şifrelenmesini sağlayabilir, böylece verilerin güvenliği ve depolama alanı verimliliği artırılır.
  5. Otomatik Yedekleme Raporları: Sistem yöneticilerine yedekleme işlemleri hakkında düzenli raporlar sunar, böylece yedeklemenin başarısını ve bütünlüğünü izleyebilirler.

Yedekleme ve otomasyon sistemleri, organizasyonların veri kaybını önlemek ve iş sürekliliğini sağlamak için kritik bir öneme sahiptir. Özellikle felaket kurtarma durumlarında verilere hızlı erişim sağlamak için güçlü ve güvenilir bir yedekleme ve otomasyon stratejisi geliştirmek önemlidir. Bu, veri güvenliği ve iş sürekliliği için kritik bir bileşendir.

Hangi Çözüm Ortaklarıyla Çalışıyoruz?

Yeni Nesil Güvenlik Duvarı (Next-Generation Firewall – NGFW), geleneksel güvenlik duvarlarının ötesine geçen, daha gelişmiş ve katmanlı bir güvenlik koruma türüdür. NGFW’ler, ağ trafiğini izlerken sadece port ve protokol bilgilerine değil, aynı zamanda uygulama, kullanıcı ve içerik türü gibi daha fazla bilgiye de erişim sağlar. Bu sayede daha derinlemesine bir güvenlik analizi yapabilir ve daha kapsamlı bir koruma sağlayabilirler.

NGFW’lerin özellikleri ve yetenekleri aşağıda özetlenmiştir:

  1. Uygulama Filtreleme: NGFW’ler, ağ trafiğinde kullanılan uygulamaları belirlemek ve izlemek için derinlikle içeriğe inebilir. Bu sayede, belirli uygulamaların engellenmesi veya izin verilmesi konusunda daha ayrıntılı ve etkili kontroller sağlanabilir.
  2. Kullanıcı Kimlik Doğrulama: Kullanıcıların kimliklerini doğrulayarak, her bir kullanıcının ağ erişimini ve yetkilerini yönetmeye yardımcı olur. Bu, güvenlik politikalarının daha hassas bir şekilde uygulanmasına imkan tanır.
  3. IPS/IDS Özellikleri: NGFW’ler, saldırı tespit ve önleme (IDS/IPS) yeteneklerini bünyesinde barındırabilir. Bu, zararlı trafiği tespit ederek engellemek veya durdurmak için kullanılır.
  4. URL Filtreleme: İnternet sitelerinin kategorilerine veya özel URL’lere göre filtrelenmesini sağlayarak, zararlı içeriklere veya istenmeyen sitelere erişimi engellemeye yardımcı olur.
  5. Güvenlik İçeriği İnceleme: Dosya içeriğini tarayarak zararlı yazılımların veya tehditlerin tespit edilmesine yardımcı olabilir.
  6. VPN Desteği: Sanal Özel Ağ (VPN) bağlantılarını destekleyerek, güvenli uzaktan erişim sağlar.
  7. Günlük ve İzleme Yetenekleri: Güvenlik olaylarını kaydetme, izleme ve raporlama yetenekleri, güvenlik olaylarını analiz etmek ve gerektiğinde tepki vermek için kullanılır.
  8. Otomasyon ve Entegrasyon: NGFW’ler, diğer güvenlik araçlarıyla entegre olabilen otomasyon yeteneklerine sahip olabilir, bu da güvenlik tepkilerini hızlandırmaya yardımcı olabilir.
  9. Sadece İş Yetenekleri: NGFW’ler, sadece iş amaçlarına yönelik uygulamaların ve hizmetlerin kullanımını desteklemek için özel politikalar oluşturabilir.
  10. Yük Dengeleme ve Performans İyileştirmesi: NGFW’ler, yük dengelemesi ve performans iyileştirmesi gibi ağ yönetimi özelliklerine sahip olabilir.

NGFW’ler, geleneksel güvenlik duvarlarının ötesinde daha kapsamlı ve dinamik bir koruma sağlar. Özellikle modern ağ tehditlerine karşı daha iyi bir savunma sağlamak isteyen kuruluşlar için önemli bir bileşen haline gelmiştir.

Hangi Çözüm Ortaklarıyla Çalışıyoruz?
Nasıl yardımcı olabiliriz ?

Bize en yakın ofisimizde veya aşağıda görmüş olduğunuz buton ile webistemiz üzerinden iletişime geçebilrisiniz